18 Ekim 2009

Pearl Jam - Backspacer


Her yeni Pearl Jam albümü, benim için bir sınav gibi. Hayatımda özel bir yere sahip olmaları, albümlerini değerlendirmemi zorlaştırıyor. Bir yandan heyecan, bir yandan hayal kırıklığına uğrama stresi. Yine de "Beğenmedim" dememi engelleyecek kadar kör edici bir fanatiklik içinde değilim.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki grubun 9. stüdyo albümü Backspacer'ı beğenmek için Pearl Jam fanatiği olmaya gerek yok. Albümün buna ihtiyacı yok. Pearl Jam'in 90'lara geri dönmesini ya da grunge'ın dirilmesini kimse beklemiyor, böyle bir vaat de yok zaten. Elimizdeki 37 dakikalık, enerjik, derinlikli ve Amerikalı bir rock albümü. Grubun üzerindeki etkiler (Buzzcocks, Ramones, The Who, Bruce Springsteen, zaman zaman country) açıkça görülüyor.

İlk üç şarkı; Gonna See My Friend, Got Some ve ilk single The Fixer, hızlı ve iyi bir başlangıç oluşturuyor. Üçü de bir ağızdan söylenebilecek konser parçaları. Johnny Guitar'ı dinlerken artık biraz yavaşlamak istiyorum ve Just Breathe yetişiyor. Tam bir Into The Wild şarkısı (filmin soundtrackinin Eddie Vedder'a ait olduğunu hatırlatayım). Ardından gelen Amongst The Waves ise derin bir nefes aldırıp gerçekten Pearl Jam'i dinlediğimi hissettiriyor ve çektiğim gitar solosu özlemini bitiriyor. Onu kovalayan Unthought Known ile birleşip albümün bence doruğunu oluşturuyor. Hız tutkusunun bir diğer ürünü olan Supersonic, şu güzel ortamı bozar gibi. Speed Of Sound pek iz bırakmadan geçse de Force Of Nature ve The End, albümü başarıyla kapatıyor.

İlk şarkıların koşan temposu, sonraki sakinleşmeyle dengeleniyor. Aksi halde monotonluğa düşebilirmiş albüm. Bu haliyle Pearl Jam'in ölmediğinin kanıtı. Yield sonrası albümler içinde bakıldığında hayli başarılı. Toplamda derli toplu, iyi bir rock albümü.

devamı...

03 Ekim 2009

Timber Timbre



Uzun süredir Timber Timbre yazısı yazmayı düşünüyordum ki beklemekten ve yazmayı düşünmekten yorulmuş bir zihinle eyleme geçmeye karar verdim. Belki de söyleyecek çok şeyim var ve hepsini bir araya getirmeye korkuyorum ama bir yerden de başlamak lazım.

Timber Timbre Kanada/ Ontorio dan Taylor Kirk un projesi. Taylor Kirk çoçukluk yılla
rında babasının aldığı davulu çalarak müzikle uğraşmaya başlamış, gitarla birlikte rock n roll u benimsemiş ve şuanki müziğine etkisi olan OACD de film okumuş ve tüm bunlarla bugünkü müziğini oluşturmuş diyebilirim. Out of Sparks dan çıkardığı Cedar Shakes (2006) ve Medicinals (2007) albümlerinden sonra bu yıl Arts & Crafts dan çıkardığı Timber Timbre albümüyle dikkatleri üzerine çekmiş olduğunu belirtmem gerekir. Bu arada küçük bir bilgi son albümünün çıkardığı plak şirketi Great Lake Swimmers gibi Kanadalı başka önemli gruplarında çalıştığı bir şirkettir ve bu da daha çok kitleye ulaşmasında etkili olmuştur şüphesiz. Bu son albümünün şöyle önemli bir özelliği daha var o da bu yıl bir çok önemli müzisyene de verilen Polaris Music Prize almayı hak kazanan albümlerden biri olmasıdır.

Timber Timbre müziğine gelirsem ilk çalışmaları daha deneysel ya da freak folk a daha yakın farklı bir şeyler yapıyorum izlenimi veriyor. Oh Messiah adlı parça klibi de mevcuttur ki bu ilk çalışmaları için iyi bir örnektir. Son albümü ise bence bir baş yapıt. Demon Host, Trouble Comes Knocking ve diğerleri oldukça güçlü şarkılar. Müziğindeki bassları, davulları ve vokalini- sesini kullanma şeklini oldukça iyi buluyorum. Bana kalırsa blues-folk un en iyi örneği. Vokali için "ben soul ya da blues söylemeye çalışan beyaz bir adam değilim" diyerek aslında kendisinden de birşeyler kattığını söylemeye çalışıyor. Bunların dışında sinematik özelliğine gelirsek ki bu da parçalarında yarattığı atmosferden ileri gelir ve sözleri de bunu sağlar. Bunun için son albümdeki "Lay Down In The Tall Grass" adlı parçanın sözlerini örnek olarak verebilirim ki kendisi de bir röportajında bu durumu yine bu örnekle dile getiriyor:

“I dreamt you found me out in a field/You tripped over my site / and you dug me out of this shallow grave / with your Swiss Army knife. / And only you could revive me, so badly decomposed; / I was born white, dry and scaly / but you still took me home.”

Nefis karanlık, sofistike, hayret ettirici, hayranlık uyandırıcı bir müziği var. Son olarak kendisini folk şarkıcısı olarak nitelendiren Kirk un son projesi ise Bo Diddley ve Chuck Perry in kanına bürünüp geleneksel rock n roll kaydı yapmakmış. Bunun için de daha önce üzerlerine yazı yazdığım bir Bruce Peninsula elemanı olan arkadaşı Matt Cully ile biraraya geleceklermiş. Merakla bekliyorum ve henüz tanışmadıysanız eklediğim videoyu mutlaka izleyip dinlemelisiniz.

http://www.myspace.com/timbertimbre



not: 7 Ekim çarşamba altıkırkbeş lokalde folk ve folk un içinde olduğu farklı türlerden oluşan müzikleri çaldığım dj performansım olucak ilgilenenleri beklerim, bekliyorum, gelin. Afiş için manyetikbant a teşekkür ediyorum.

devamı...