12 Mayıs 2008

The Tallest Man On Earth



Beni yazmaya iten bu uzun adamdan ve müziğinden bahsedeceğim için çok mutluyum.Nasıl başlasam bilemiyorum ama onu dinlemekten gerçekten hoşlandım.Tesadüf eseri elime geçen albümünü dinlemeye başladığımda böyle bir ses ve müzikle karşılacağımı bilmiyordum. Üstüne üstelik bu çok sevdiğim müzisyenin ülkesini öğrenince ayrıca mutlu oldum(aslına bakarsanız ilk tepkim "yok artık nasıl olur"du).Çok uzatmadan the tallest man on earth gerçek ismiyle Kristian Matsson'un ki isminden de anlaşılabileceği gibi İsveçli olduğunu öğrendim.Bir kat daha sevgim arttı böylece ve daha bir zevkle dinlemeye başladım.Dinlettip insanlara nereli olduğunu tahmin etmelerini istedim ve genel tahminler Amerika'ydı ama ne güzel ki İsveçliydi.Müziğinden bahsedersem folk-blues denebilecek bir tür her ne kadar böyle tanımlamaları sevmesem de yazıyı okuyacaklar için fikir olsun diye söylüyorum.Gerisi dinlediğinizde sizde kalıcak izlenim olacaktır.Dinlediğim albüm olan "Shallow Graves" beni oldukça tatmin etti.The Tallest Man On Earth, yeni yol arkadaşım olucak en azından şimdi öyle görünüyor.Son olarak eğer bir yerlerde rastlarsanız es geçmeyin derim ben.İyi dinlemeler..







Not: Galiba ben İsveç'e gidiyorum.

devamı...

11 Mayıs 2008

the gutter twins istanbul konseri


3 Mayıs akşamı Yeni Melek'te gerçekleşen The Gutter Twins konseriyle hasret kaldığım müziğe kavuştum. Kapılar açıldığında salonda en fazla 20 kişi vardı. Sahne önünde, Radyo Eksen'in özenle seçtiği 90'lar şarkılarıyla zaman yolculuğu yaparken insanlar da yavaş yavaş gelmeye başladı.
Seyircinin yaş ortalaması 30'a yakındı sanırım, eski grunge havaları herkesi memnun etmiş gibi görünüyordu. Eski Screaming Trees plaklarını yanında getirenler vardı. Grunge'ın yakalayamadıkları altın yıllarını şimdi telafi etmeye çalışanlar vardı (benim gibi). Aslında bu kadar grunge'dan bahsediyoruz ama The Gutter Twins'in bir grunge grubu olduğu söylenemez. Mark Lanegan söz konusu olunca algı şaşıyor tabii.
Arkadaşlar 23:00 gibi sahnede yerlerini aldılar. Mr. Lanegan'dan bir "İyi akşamlar" duyduk. Grubu sahnede Greg Dulli çekip çeviriyor. Herkesle iletişim halinde, seyirciyle de. Front Street'te sahne önüne inmesi keyfimize keyif kattı. Mark Lanegan sanki tek başına gibi. Etrafla ilgilenmiyor. Ara sıra su içiyor. Mikrofonuyla haşır neşir oluyor. Gözleri açık mı değil mi o bile anlaşılmıyor çoğu zaman. Ama adamcağızın yüzüne patır patır flaş patlatırken kendisiyle gözgöze gelmek de insanı ürpertiyor. Layne'in, Cobain'in hatırasını yakalıyorum sanki. Konser boyunca neredeyse sadece Lanegan'ı izlediğim belli oluyor herhalde.
Albüm şarkılarıyla başlayıp coverlara daldılar. Front Street'te "Come on feel me now" dedik Dulli'yle 50 cm mesafeden. İyi bir setlistleri olsa da Circle The Fringes, No Easy Action, Shadow of The Season ve hatta Where Did You Sleep Last Night (belki Long Gone Day? yok artık) içimde ukte oldu. Tüm şarkıları hakkını vererek, cayır cayır ve kütür kütür çaldılar söylediler. Ses sisteminin elverdiği ölçüde dinledik biz de, en önde olmamın etkisi mi bilmiyorum ama sesler birbirine çok karıştı, Lanegan'ın sesi kısık kaldı. Greg Dulli'nin bol sigaralı, neşeli yüksek performansı, Mark Lanegan'ın dövmeli elleri, davulcunun yaşattığı "hah şimdi kıracak bageti" keyfi yanımıza kar kaldı.
Yılın bence şimdiye kadarki en önemli konseri de bir kısmımızın hayatında iz bırakarak geçip gitti.

Setlist
The Stations
God's Children
All Misery/Flowers
Live With Me (Massive Attack)
Seven Stories Underground
Idle Hands
Bête Noire
Down The Line (Jose Gonzales)
I Was In Love With You
St. James' Infirmary Blues
Spanish Doors (albüme girmemiş)
Eat A Peach (yani Each to Each)
Front Street

Bis
Papillon (The Twilight Singers)
Hit The City (Mark Lanegan)
King Only (The Twilight Singers)
Methamphetamine Blues (Mark Lanegan)
Number Nine (The Twilight Singers)


Konser Fotoğrafları

devamı...