04 Kasım 2007

joe strummer: the future is unwritten


Daha önce bahsettiğim Control'ün etkisinden biraz çıkmamı sağladı Julien Temple'ın (The Great Rock And Roll Swindle, The Filth And The Fury, Glastonbury) belgeseli. Glastonbury'deki kamp ateşiyle hippileri, punkları, reggaecileri birleştiren Strummer'ı, köprü altında yaktıkları ateşin etrafında toplaşan arkadaşları anlatıyor. Strummer'ın dünyanın her köşesinden müziği insanlara ulaştırdığı radyo programı da bu anlatıya fon müziği oluyor.
Tüm dünya müziğini kucaklayan Strummer gibi birinin bu konsept içinde anlatılması yerinde olmuş. Yine Strummer'ın kişiliğini göz önüne alırsak, doğum yeri Ankara'dan bahsedilirken dansöz ve deve görüntülerinin üzerine Rock The Casbah'ı yapıştırmak, beklenmeyecek kadar oryantalist. Bu kolaycılık dışında filmle ilgili bir hoşnutsuzluğum yok.
Strummer'ın diplomat babası sayesinde küçüklüğünü ülke ülke gezerek geçirmiş olması ve ilerleyen yıllarda ağabeyinin yatılı okuldaki intiharıyla başlıyoruz. 68'de ergen olmanın harika olduğundan dem vuruyor ve gençlik yıllarımıza hippilerle beraber işgal ettiğimiz boş binalarda başlıyoruz. Arkadaşları Strummer'da hep varolan liderlik havasından, kendisine uygun gördüğü isimlerden bahsediyor.
Müzik kariyeri de bu yıllarda "The 101ers" ile başlıyor. Grup Roundhouse'da çalacak kadar büyüyor. Daha sonra Sex Pistols ile tanışıyorlar ve Joe, grubu dağıtıyor. The Clash kurulup provalarına hız verdikten sonra Strummer, punk'ın büyük hatalarından birine ortak oluyor. Hippi arkadaşlarıyla bağlantısını koparıyor ve punk'ın kendisi için yarattığı kalıba giriyor. Punk, kurallara karşı çıkmasına rağmen bir süre sonra İngiltere'de kendi kurallarını yaratıyor ve bir anlamda muhafazakarlaşıyor.
Filmde Strummer'ın hataları, hırsı, değişken karakteri açıkça anlatılmış. Karşımızda yine bir ikon değil, hatalarıyla ve pişmanlıklarıyla dengeli işlenmiş bir müzik adamı var.
The Clash'in bir memuriyete dönüştüğü fark edilip buna son verildikten sonra Strummer sinema oyunculuğuna el atıyor. Dünya müziklerine daha çok gömülüyor. Eski dostlarıyla bağlarını yeniden kuruyor ve hayatını herkesi birleştiren bir kamp ateşine çeviriyor. Grubu Mescaleros'la müziğe bir süre daha devam ediyor. Öldükten sonra da ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Filmin akışı bu şekilde, hem Strummer'ın hayatına hem de döneme objektif bir bakış. Dikkatimi çeken şey filme konuk olan onlarca kişinin arasında Paul Simonon'un olmaması, ve filmde Guns of Brixton'ın hiç duyulmaması. Bir de katılımcıların isimleri verilseydi, izleyicinin takip etmesi daha kolay olurdu. Bunun dışında Joe Strummer'ın çizimlerinden araya serpiştirilen animasyonlar oldukça hoş.
Konuk listesinde eski The Clash üyeleri ve Strummer'ın bir çok arkadaşının yanında Bono, Jim Jarmusch, Johnny Depp, Anthony Kiedis, Flea, John Cusack, Steve Buscemi, Matt Dillon gibi isimler de var.
Özetle, konukları, anlatım tarzı ve görselliğiyle tatmin edici bir belgesel. Control'den sonra bir doz alınmalı.

joestrummerthemovie.com

0 yorum: