25 Şubat 2007

kötü bir tohum daha: Grinderman


Nick Cave ve işbirlikçilerinin yeni projesi Grinderman'in temelleri 2004'te atılmış. Bay Cave, Bad Seeds'den kemancı Warren Ellis, basçı Martyn Paul Casey ve davulcu Jim Sclavunos'u kapıp Paris'teki küçük bir stüdyoya sokmuş. Buradaki dörtlü, Bad Seeds ve Nick Cave'in solo çalışmalarında bir araya geldikçe, yepyeni bir grup kurma fikri kafalarında şekillenmiş.
Bu dört müzisyen, 2006 Şubat'ında Londra'da kaydettikleri birkaç demoyu takiben, son iki Nick Cave & The Bad Seeds albümünün prodüktörü Nick Launay'le anlaşıp albüm hazırlığına başlamışlar. Davulcu Jim Sclavunos, Grinderman adının gruba çok iyi uyduğunu, yaptıkları müziği özetlediğini söylüyor (Grind = Gıcırdatmak). Basın bültenlerinde grubu şöyle tanımlıyorlar: "Ağzı bozuk, gürültücü, kıllı ve en iyisini bilecek kadar yaşlı". Grupla aynı adı taşıyan albümleri Mart ayında çıkacak, ama albümün tamamı internete sızmış durumda. "No Pussy Blues" ve "Get It On" grubun MySpace sayfasından dinlenebiliyor.
Grinderman'in soundunu "garage rock" olarak tanımlayabiliriz. Albüm boyunca zaman zaman oldukça baskın olan gürültülü gitarların Nick Cave'in eseri olduğunu söyleyelim. Nick Cave ilk defa bir albümde elektro gitar çalıyor ve grubun tarzını önemli ölçüde belirliyor. Albümün açılış şarkısı "Get It On" kaotik gitarları ve Nick Cave'in tükürürcesine vokaliyle akılda kalıyor. İkinci şarkı "No Pussy Blues". Bay Cave şarkıyla ilgili şunları söylüyor: "Çocuğun biri gözleri kocaman açılmış halde bir pasta dükkanının vitrinine bakıyor, o sırada dükkan sahibi kapıyı kapayıp 'KAPALI' yazısını asıyor. Bu her adamın içindeki karanlık çığlık".
Electric Alice, elektrik yüklü bir ballad gibi. Chain of Flowers, Don't Set Me Free ve Decoration Day albümün sert girişinden sonra biraz sakin şarkılar gibi geliyor. Love Bomb ve özellikle Honey Bee, elektro gitarın yeniden öne çıktığı ve vokalin keskinleştiği şarkılar. Man on the Moon, Go Tell the Women sakin, Trip gıcırdayan bir şarkı. Vortex ve Rise da yavaş ve müzikal derinliği olan şarkılar. Albüm bir sertleşip bir yumuşuyor, ama gitar ve davuldaki garage rock havası bir bütünlük sağlıyor.
Elinde sigarasıyla takım elbiseli bir adam ve enstrümanlarıyla oynamayı seven arkadaşlarının bir sinirlenip bir sakinleşerek yaptığı bir müzik sanki. Canlı izleme hayali kurduracak türden.


devamı...

11 Şubat 2007

ankara psychedelic rock gecesi - 4


Ankara Psychedelic Rock Geceleri'nin dördüncüsü, 1 Mart 2007 Perşembe gecesi, Nefes Bar'da gerçekleşecek. Ankara Psychedelic organizasyonun düzenlediği gecede Dandadadan, Grangulez ve 2/5 BZ sahne alacak.
Ana akımın dışındaki deneysel toplulukları hak ettikleri seyirciyle buluşturmayı görev bilen Ankara Psychedelic, düzenlediği geceyle Dandadadan ve 2/5 BZ'nin ilk Ankara konserlerine de önayak oluyor. Peyote'de de sahne alan Ankaralı grup Grangulez'in de katılacağı gecenin sonunda Serhat Köksal (DJ Serhatullah Killa, Berbat Zöksal, 2/5 BZ) özel bir performans sunacak.
Kulaklarını ana akım müzikten temizlemek isteyenler için kapılar 20:30'da açılacak. Giriş ücreti 15 YTL olarak belirlenen konserin tüm geliri Nesin Vakfı'na bağışlanacak.
Organizatörler, geceye katılmayı düşünen İstanbullulara da birer bira ısmarlamayı vaadediyor.

devamı...

04 Şubat 2007

if'te iple çekilenler


kitsch insect'in if yazısından gaza gelerek ben de en merak ettiğim birkaç filmi paylaşmak istedim. Fantastik Filmler ve Müzik, Hayat, Film bölümlerinin çok başarılı göründüğünü söylemeliyim. Film seçmekte zorlanacağım biletler çıktığında.

Writscutters: A Love Story/Bilek Kesenler: Bir Aşk Hikayesi
Festivalin Hit Filmler kategorisinde yer alan bu film, yönetmen Goran Dukic'in ilk uzun metraj çalışması. Genç bir oyuncu kadrosu var.
Kız arkadaşından ayrıldıktan sonra intihar eden Zia, kendini sadece intihar edenlerin bulunduğu bir ara-dünyada bulur. Kız arkadaşının da intihar ettiğini öğrenince, onu bulmak için bu garip dünyada, garip yol arkadaşlarıyla bir yolculuğa çıkar.
Filmle ilgili birkaç hoş detay: Bu dünyadaki barlarda sadece intihar eden müzisyenlerin grupları çalınıyor (Joy Division ve Nirvana gibi). Tuhaf komünüyle Tom Waits de filmi merak edilir kılanlardan.
Son olarak filmin 2006 Sundance Film Festivali'nde jüri büyük ödülü kazandığını da ekleyelim.

Renaissance/Rönesans
2054 yılının Paris'inde geçen bir bilimkurgu-kara film. Sonsuz gençlik satan bir şirketin kaçırılan araştırmacısı ve peşine takılan bir polis. Bu öykü etrafında güvenlik, küreselleşme, terörizm, genetik araştırmalar ve gerçeklik üzerine de kafa yoruluyor. Çizgi roman estetiği yakalayan dijital teknikle çekilen film, yönetmen Christian Volckman'ın ilk uzun metrajı. Fantastik Filmler kategorisinde yer alıyor.


Kurt Cobain: About A Son/Kurt Cobain: Bir Oğul Hakkında
Festivalin benim için en iştah açıcı bölümü olan Müzik, Hayat, Film kategorisinde yer alan bu film, Kurt Cobain'le yapılan ve daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış söyleşileri baz alıyor. Bu söyleşilerden yola çıkarak Kurt Cobain'in çocukluğundan ölümüne dek yaşadıklarını anlatırken, dönemin kayıp nesliyle ilgili bazı saptamalar da yapıyor.
Olayları Cobain'in ağzından dinleyecek olmamız, filmin en önemli özelliği. Yönetmen AJ Schnack'ın They Might Be Giants'la ilgili bir belgeseli ve birkaç müzik videosu var.

The Pervert's Guide to Cinema/Sapığın Sinema Rehberi
Slavoj Zizek, sinema tarihinin ünlü filmleri arasında gezinirken fantezi, cinsellik, arzu ve maddeyle ilgili fikirlerini açıklıyor ve bize yeni bakış açıları kazandırıyor. Oldukça öğretici olacağını tahmin ettiğim filmin yönetmeni Sophie Fiennes. Bahsedilen filmlerin orijinal mekan ve setlerinde çekim yapılmış olması filmi ilginç kılan özelliklerden biri.

devamı...

03 Şubat 2007

İf İstanbul ve İf Ankara


6.AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali başlıyor. Yine uzun kuyruklar ve izlemek için çırpındığımız filmin biletini bulma sevinci bizi bekliyor. 15-25 Şubat tarihleri arasında devam edecek olan festivalin biletleri 7 Şubatta %10 indirimle satışa sunulacak. Ayrıca festival süresince Yapı Kredi Universite Telecard ı olan sinemasever öğrencilere %50 indirimle satılacak. Bilet fiyatları öğrenci 9 milyon olarak belirlenmiş.Bu sene de birbirinden farklı ,etkiliyci filmleri seçmişler. Filmler yine çok ülkeli, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti'nden filmler izleyebileceğiz. Festival filmleri 11 başlık altında toplanmış. Özel gösterimler , fantastik filmler, ben ötekidir, hit filmler başlıkların bazıları. Ayrıca festivalde farklı bir takım etkinlikler de mevcut.Kum animasyon atölyesi bunlardan bir tanesi.
Unutmadan festival partilerini de eklemek istiyorum. Son olarak festivali özendirmek için bir kaç film ismi:Tom Waits in oynadığı sundance ödüllü Wristcutters: A Love Story, İzlanda ve müziği hakkında bir film olan Screaming Masterpiece ve oyuncuları:Björk, Sigur Rós, Múm, Bang Gang, Mugison, Minus, Nilfisk, Amina, Hilmar Örn Hilmarsson, Curver.

devamı...

01 Şubat 2007

Tanrı Kraliçe'yi Korusun!


Blur ve Gorillaz solisti Damon Albarn, The Clash basçısı Paul Simonon, The Verve gitaristi Simon Tong ve Africa 47 davulcusu Tony Allen'dan kurulu The Good, The Bad & The Queen. 2006'nın sonunda tanıtım konserleri vermeye başlayan grubun albümü nihayet çıktı.
Uzun zamandır beni bu kadar heyecanlandıran ve mutlu eden bir müzik dinlememiştim. Stüdyo kayıtlarını değil, grubun BBC Electric Proms bünyesinde Londra Roundhouse'da verdiği konserin kayıtlarını dinledim. Albümdeki tüm şarkılar, albümdeki sırayla çalınmış. Damon Albarn'ın şarkılarla ilgili yorumları ve seyircinin tepkileri kaydı daha da sıcak hale getiriyor.
Bu dört müzisyenin ortaya çıkardığı müziği tanımlamak zor. İçinde bolca piyano, zil, akustik gitar bulunan, bir yanıyla nostaljik, toplamda modern bir müzik. Damon Albarn'ın albüm çıkmadan önce söylediği gibi, tam bir İngiliz müziği. Belli bir ruh halini, duruşu, hayata bakışı dinleyicisine geçirebilen bir albüm. Düşük tempolu, yumuşak, ama çok da huzurlu değil. Kingdom of Doom'un piyanosunun içinde kaosu hissetmek mümkün. Kasvetli ve yağmurlu bir günde, insanın içindeki hüzünle mutlu olması gibi. Kulaklarınızda bu müzikle yürürken ayaklarınızın yerden kesildiğini, etrafınızdaki insanların uzaklaştığını hissedebilirsiniz. İnsana sanki bulunduğu yere ait değilmiş duygusu veriyor. Zaman zaman sürreal bile gelebiliyor.
Mekansal-zamansal boyut değiştirmelere olanak tanıyan bu müthiş albümün ilk single'ı Herculean oldu. Beni en çok içine çeken şarkılarsa Kingdom of Doom, Northern Whale, History Song ve Three Changes. Eğer bugün gerçekten bir Kıyamet Krallığı'nda yaşıyorsak, müziğimizi bulduk demektir. The Good, The Bad & The Queen'in müziğinin yarattığı ruh halini, Northern Whale adlı şarkılarında kendileri de çok iyi tanımlamışlar aslında.

"In a tide end town everyone hallucinating with you"




devamı...